LOTUS

Anaerkil sistem ataerkil sistemin tam tersi değildir. Kadınların kontrol ettiği bir sistem olduğu düşüncesi yanlıştır. 

 Erkekler ve kadınlar arasında olan dengeye ve daha da önemlisi doğayla uyuma dayanır. 

 Dişil bilinç, beynin sağ lobuna ve bedenin sol tarafına bağlıdır. Eril bilinçse beynin sol lobuna ve bedenin sağ tarafına bağlıdır.

 Yaşadığımız çağdan (ataerkil) hareketle; ataerkil bilinç tarihe, dogmalara, lineer zamana, mantığa, rasyonalizme ve bilime dayanır. 

 Anaerkil bilinç sonsuzluğa, zamanın döngüsüne, ayinlere, büyüye, değişken bilinç ve sanata yoğunlaşır.

 Bulunduğumuz çağa beynin hangi lobunun hakim olduğunu biliyoruz. Eğitim sisteminin, sosyal medyanın, reklamların bu ataerkil hakimiyeti baskılamak ve sürdürmek adına araçlarını nasıl kullandığını da. Bu baskılamalar altında sağ lobu harekete geçirecek uyaranlar bulmak ve pratikler yapmak zorundayız. Yoksa sezgi yok olur ve çürürüz. 

 Yaşadığımız kültür, okuma yazma ve aritmetik üstüne kurulu. Sanat o kadar önemli değil.

 Ataerkil düzenin kültürel diğer bileşenlerle birlikte doğurduğu tangoyu incelersek; erkeğin matematik belirleyici olduğu noktayla hareket başlar. Kadınsa bu matematiğe ayak uydurmaya çalışır. Peki her pratikte beyni bu biçimde çalıştırmak -eril ve dişil bilincin armonisini yakalamaya çalışırken veya bunu iddia ederken diyelim- ne kadar doğru? Kadın eril bilince, erkek dişil bilince bu biçimlerin tekrarıyla yaklaşabilir mi? Yoksa eril bilinç kendini tekrar edip onaylamaya devam eder diyebilir miyiz? Tangoyu ataerkil kodlarının ürettiği hareket dizgilerinden çıkarıp bunu anlamın, sezginin, duyguların daha renkli olduğu bir biçimin içine nasıl taşıyabiliriz? Eril ve dişil olanın armonisini ortaya çıkarmak adına ne gibi çalışmalar yapabiliriz? 

ZORUNDA OLUĞUMUZ KELİMELERİ GİRDİĞİMİZ BİR BAŞLIKTIR

tango kursu . tango okulu. tango kursu kadikoy . tango kursu kadıköy.  tango okulu Kadıköy . 

FLÖRT KURSLARI

 

''Bedensel eşzamanlılığın , insanlarda , kur yapmanın evrensel bir bütünleyicisi oluşunun başka tanıtları da vardır. Erkekler ve kadınların sevgililerini seçmede özgür oldukları her toplumda bekarlar partilerde şenliklerde tanışır ve dans ederler. Dans etmek ise ritmik ve uyumlu jestlerden , art arda vücut hareketlerinden başka nedir ki?'' Böyle tarihi uzunca zamanlara dayanan kodlu eylemlerin çerçevesinden çıkmadıkça sanat kendini var edemez. Tango bu iletişimin ötesine geçerse belki de avlamaya veya avlanmaya gelinen kurslar bu bağlamda yol kateder ve bu gibi eylemlerin nitelikleri değişebilir. ''Hatta Yeni Gine'nin Medipaları bu taklitçiliği gelenekselleştirmişlerdir. Bu toplumda evlenmemiş kızlar , olası eşleriyle bir 'tanem het'tte , ailelerinin evindeki bir kabul odasında buluşurlar. Tepeden tırnağa en süslü giysilerini giymiş birçok olası eş toplaşıp çift çift otururlar. ''Baş yuvarlama'' şenliği çiftlerin şarkı söylemeleriyle başlar. Olası eşler başlarını sallar , alınlarını ve burunlarını birbirine sürter ve sürekli olarak belli bir tempoyla birbirlerinin önünde eğilirler. Medipalar için eşzamanlılık uyum demektir. Dediklerine göre , bir çift ne kadar uyumlu bir tempo tutarsa , o denli birbirine uygun olması gerekir.'' CİNSEL AŞKIN ANATOMİSİ. HELEN E.FISHER.

TANGO'NUN TARİHİ

Tangonun tarihi sürgünler tarihidir. Tangonun Rio Del Plata bölgesindeki kökenleriyle ilişkilendirilen, "Sociedades de Negrus" diye anılan dernekler, Afrikalı köle sürgünlerin ritmlerini ve ombligadalarını (dansta karın teması) yeniden yarattılar: Criollalar (Güney Amerika kolonilerinde kırsal bölgelerde yaşayan melezler) bir ellerinde gitar bir ellerinde bıçak, refah içindeki liman kentinde kendilerine bir yer açmak için kırsal kesimlerden ayrılıyordu. Buenos Aires'in varoşlarındaki gecekondularda yaşayan, çoğu ekonomik sürgün İspanyol ve İtalyan göçmenler, laternacının kararsız tango tempoları eşliğinde sokaklarda dans ediyordu. Tango sürgünü ifade etti; yarattı da. Daha iyi bir talih arayışı içinde Buenos Aires'den Paris'e, New York'a taşınan yetenekli fakat yoksul tango müzisyenleri ve dansçıları aksi yöne giden sürgünlerdi; genç Fransız kadınları, Argentino "züppeleri"ni ve ''sığır tüccarları''nı izleyip Paris'ten Buenos Aires'e gittiler, yeni açılan kabarelerin profesyonel tangueraları (tangocuları) ve ''konsomatrisler''i oldular. Sınırları ihlal eden, davetsiz özelliklerin güçlü etkilerini taşıyan müzik, şarkı sözleri ve dans, bu eş zamanlı yersiz yurtsuzlaşma sürecinin tanıklarıdır. Irksal, sınıfsal, etnik ve erotik sürgünler tangoyu gerçek köklerinden tekrar tekrar koparmıştır.'' MARTA E. SAVIGLIANO (TUTKUNUN EKONOMİK POLİTİĞİ)  

Türkiye’deki kimliği sınıfsal olmuştur. Tango yapmak takım elbisesiz, topuklu ayakkabısız düşünülememiş, sokaklarda yapılan milongalar, Türk Halk Müziği ile atılan adımlar (denendiğinde hoşlanılmasına rağmen) uydurulan salon üst kimliğinin gölgesi altında kalmıştır. Bir halk oyunu yine ithal edilmiş fakat o da diğerleri gibi statükonun tekelinde kendini tekrarlayan bir sınıf oyunu olmaktan kurtulamamıştır. O kadar ki milongalarda olan deneysel şeyler hemen ayıplanmış, onunla hem bütün olmaktan utanılmıştır. Tango geceleri en lüks otellere taşınmış, henüz varlığı gerçekleşmeden kendi doğduğu sokaklardan alınıp vitrinlerde yerini bulmuştur. Bu sokak kültürü, sayısı az olmakla birlikte yaşatılmaya çalışılmasına rağmen, modern-popüler toplumun vitrin kültürünün altında ezilmeye devam etmektedir.

GÖZ SEVİYESİ

Göz seviyesinden yer küreye indikçe insanda özellikle canlılara karşı tiksinme, iğrenme vb hisler gözlenir. Göz seviyesinden gökyüzüne çıkıldıkça görkem artar ve korku gözlenir. Bu tarihi kalıntı kadının geri adım büyütme egzersizleri sırasında karşısına çıkar. Erkeğin karşısında küçülme kaygısı geri adımı büyütmesini engeller. 

Buradasınız: Anasayfa Tango Üzerine Denemeler